Title Image

Yazılar

  • Photo by Tim Mossholder on Unsplash Merhaba ben İnanç Ayar. Podcast serisinin ilkine hoş geldiniz. Bu seride biraz, bir şeyleri gerçekleştirme üzerine konuşacağız, ilham almak üzerine konuşacağız. Ben öğrenmeyi çok seven ve sürekli öğrenen biri olarak, öğrendiklerimi sizinle paylaşmaya çalışacağım. Artık günümüzde özellikle bir şeyleri gerçekleştirme konusunda araçlar çok demokratik hale geldi. Yani sıradan bir insan istediği herhangi bir şeyi gerçekleştirebilir durumda. Mesela film dünyasından örnek verelim. Eskiden bir film çekmek isteseydiniz, kameraya ulaşmak çok zordu, kamera ücretleri çok yüksekti. Filmler çok pahalıydı. Film çektiniz diyelim, o filmin laboratuvar masrafları, basılması yine çok ciddi masraftı.

  • Photo by Jehyun Sung on Unsplash Merhaba, hoş geldiniz. İkinci bölümdeyiz. İnanç ben. Geçen bölümde bir sahne canlandırmıştım zihninizde, ürkütücü bir sahne. İkinci kısmı özellikle ürkütücü olan bir sahne yani geç işaret sahnesi, fatura kuyruğunda “acaba bu hayatı ben böyle yaşamasam daha mı iyi olurdu” sahnesi. Bu sahneyi umarım bolca düşünmüşsünüzdür. Ben de her söylediğimde tekrar ürkerek hatırlıyorum bu sahneyi. Sonra da işte hayal kurma üzerine konuştuk ve düşündük. İnsanın önce kendini hayal kurabilir hale getirmesi gerekiyor. Yapması gereken ilk işlerden bir tanesi bu yani kendi üstüne çalışması gerekiyor, kendini geliştirmesi, öğrenmesi gerekiyor. Kendisiyle

  • Photo by Ross Findon on Unsplash Merhaba ben İnanç Ayar. 3. bölümdeyiz, bir fikri hayata geçirmek üzerine konuşacağız. Geçen bölümde söylemiştim. Fikir dünyası, hayal kurma ile eylem, harekete geçme, başlama arasında bir gerilim var, çatışma var. Çok önemli bir gelirim. Bu gerilimden biraz bahsedeceğiz. Benim özellikle 2017 yılında, yılların getirmiş olduğu birikimle birlikte fark ettiğim bir gelirim. Bu gerilimi çözme yollarından birini de Adam Grant sayesinde keşfettim. Grant’in Originals (Orijinaller) kitabı şu anda çevirisi de yapıldı Türkçeden de okuyabiliyorsunuz. Benim çok sevdiğim, defalarca okuduğum bir kitap. Herkese çok okumasını önerdiğim bir kitap. Bu podcast

  • Photo by sergio souza on Unsplash Girişimci hayata nasıl bakar? Merhaba hoş geldiniz. Ben İnanç Ayar. Biraz felsefe konuşarak başlayacağız. Felsefe deyince ürkenler olabiliyor. Çok keyifli, eğlenceli ve kolay anlaşılır bir kavram üzerine konuşacağız. Aristoteles’ten bahsedeceğim biraz. Potansiyel-aktüel kavramı. Geçtiğimiz bölümlerde özellikle bahsettiğimiz bir şey vardı: İnsan bir şeyler gerçekleştirmeye çalışır, bu sırada da karşısına birtakım engeller, sorunlar çıkar. Bu sorunların ve engellerin çıktığı noktalarda nasıl hareket etmesi gerektiği üzerine konuşmuştuk ve odağımızı içsel tutmanın ne kadar önemli olduğunu anlatmıştım ben bir miktar. Ve dışsal odaklı olmanın da bizi eylemden uzaklaştırdığını konuşmuştuk. Aslında çok

  • Vazgeçmek, vazgeçmemek, grafik Fikri parlatmakla uğraşma, hayata geçir Yetişkin eğitimi ilkeleri Aristo'nun cesaret kavramına bakışı Seth Godin, Dip Adam Grant, Orijinaller Dan Lok, Youtube kanalı Aristoteles, Nikomakhos'a Etik

  • Aristoteles'ten hayat değiştiren mantık şeması İyiyi belirlemek, hayal etmek, istemek, eylem Coşku meselesi Frank Betteger, Satışta Başarı Aristoteles, Nikomakhos'a Etik

  • Pozitif Psikoloji ekolüne göre hayatta anlam bulma konusuna 3 farklı bakış: Hedonizim Akış teorisi - Mihaly Csikszentmihalyi, Ted konuşması var Anlam yolu  - Adanmış bir yaşam - hayatınızı kendinizden daha büyük bir şeye adamak. Tavsiye : Ted “Martin Seligman “ Simon Sinek “Start with Why" Bir şeyi neden yaptığını araştır, doğru nedene ulaş. Onu iyi yapmanın yollarını bulursun. Güçlü yönümüzü nasıl keşfedeceğiz ? Öneri anket: https://www.viacharacter.org/survey/account/register Testi yanıtlayınca çıkan sonuç yaparken en çok keyif aldığımız şey olacak. Bizi mutlu eden, güçlü yönümüz. Anlam ekleyince, mesleğimizle örtüşünce değmeyin keyfimize 🙂

  • Sezgi karşıtı düşünce: “Oransal düşünme “ Öneri : Buffer kurucu ortağı ve CEO su Joel Gascoigne’nin blogu Link : joel.is - Ratio Thinking Jim Rohn der ki “Bir şeyi belirli bir sıklıkta yaparsanız, belirli bir oranda sonuç alırsınız ve bu oranı herkes yaratabilir. Öneri : 1’e 35 oranını görmek. En az 35 kez deneyin vazgeçmeyin. Eylemler belirli bir sayıda olunca sonucu gösterir. 1.) Satış Hunisi 2.) Önceliklendirmek Önceliklendirmeye örnek : Buffed ın Pilotu Mike ile diyalogu. 1. Adım 25 madde de kariyer hedefi yazmak 2.adım icinden en iyi 5 i seçmek 3.adım 5 hedefi bitirene kadar asla diğer 20 maddeye bakma

  • Daniel Pink : Drive Ustalık demek, iyileştirme duygusu. Otonomi Tekrar Adam Grant : Orijinaller Öneri : İngilizce öğrenin, çok iyi konuşamasanızda iyi okuyabilir, okuduğunu anlayabilir olmak gerek. (Sadece öğrenmek icin öğrenilmez, bir amaç uğruna çalışmak daha iyi sonuç verir). Öneri : 1 filme odaklan sürekli aynı filmi izle (İngilizce için) ya da bir blog yazısı, sürekli aynı blogu incele. Öneri : Vaka çalışmaları öğrenmede büyük rol oynar. Ailemize soracağımız ve güçlü yönümüzü bulmamıza yardım eden bir soru: Çocukken neyle ilgiliydik ? İhtiyaçları fırsata çevir. Kitap : Kevin Kelly - The Inevitable

  • John Osher - Vaka çalışması - İlk girişimi 5 yaşında yapmış biri. Ne kadar hızlı ve ne kadar erken başlarsan iyidir. Geçmişi hatırlamanın en iyi yanı öğrenmektir. Keşkeler gereksiz, faydasız, işe yaramaz. Keşkeden mızmızlananların odağı dışarıda. Öneri 1 : Osher röportajı “ Bir yolunu bulmak “ odağı içeride tutmak, aktüelle değil potansiyelle bakmak. Girişimci tutumudur. Seth Godin özellikle pazarlama üzerine özellikle çalışıyor. Öneri 2 : altMBA programı Blog'da gecen yazı: Soru ; Bana hemen bir iş fikri söyle, nasıl hayata geçirdiğini, müşterileri nasıl çekeceğini anlat, ismini kullanma, 1.000 $ var, 90 günün var nasıl yaparsın? Cevap: 1.) Pazarlama

  • Kitap : Robert Greene “ Mastery “ çok şiddetle öneri 🙂 ustalığın yollarını anlatıyor. (Çıraklık meselesi, çırak ruhuna sahip olmak önemli) Ayna nöron : mesela avlanan aslanları izleyen yavru aslanların beyninde aynı nöronlar ateşleşiyor beyinde belli bir bölge avlanıyormuş gibi çalışıyor “ taklit yoluyla öğrenmek “ öğrenme teorisinde bulunur. Öneri : doğrudan girişime girmek yerine önce bir yerde çalışmak. Kurumsal hayata girip bir süre bir alanı tanımak çok değerli. O sektörün ihtiyaç ve dertlerine sahip olmak ( sektör içi sıcak ihtiyaçlar ) çok değerli. Unfair advantage kavramı (adil olmayan avantaj)  örn : kurduğunuz işte başkasına

  • Kitap : Seth Godin : Linchpin -Ortalama olan nereden gelir? -Neden başımızda ortalama denen şey var ? Kendisi 2 sebep olduğunu düşünüyor,  1.) Okuldan; ne gerekiyorsa onu yap, size o yeterli olarak gösteriyorlar. ( Eğitim sistemi ) Benjamin Bloom araştırmasında ise en başarılı olan insanların köklerine, geldiği yerlere bakıyor ( yaklaşık 10-15 yıllık bir araştırma ) Biri size bir konuda ortalama olduğunuzu söylediyse bunu size öğreten kişi ortalama olduğu içindir. Her zaman uyanık kalmak gerek, bizden daha iyi olmamız isteniyor diye bunun doğru olduğu anlamına gelmeyecektir. 2.) Herkesin içinde, başının arkasında bir minik, kızgın, üzgün ses vardır. Bu ses bizi

  • Tavsiye : Gary Vaynerchuk , sosyal medyalardan takip edip blog yazılarını okuyun. İnsanlara ilham veren, normalde yapmayacakları şeyleri yapabilecek hale getiren, insanlarda ki potansiyeli ortaya çıkarak insanları takip edin. Herkesin korkuları var, bir şeyleri değiştirmekten korkuyoruz, yılların getirdiği korkular oluyor. Kendi işimizi zorlaştırmamıza, hayatımızı alt üst etmemize gerek yok. Yavaş hareket edebilirsiniz, birden hareket etmek, hayata geçirmek yerine, iyileştirmek için ufak adımlar atabilirsiniz. Bulunduğun işin içindeyken o işi daha iyiye çevirecek adınlar atmak hepimiz acısından degerlidir. ➡️ Büyüme Zihni hali; kendinizi büyütme ve iyileştirme halinde olabilirsiniz. Denetim odağı içerde olan kişi, bulunduğu yeri daha iyi

  • Denetim odağının içsel olması, insanın kendisini yönetmesi, bahane üretmemesi ve olayların kontrolünde olması gerekiyor. Gaziantep’te bir anonim şirkete mentörlük, yönetici eğitimi için gitmiştim ve eğitim esnasında biri bir soru sordu. “ Bir bankaya gidiyorum ve bankadan yurt dışı ticareti ile ilgili bir hesap açmak istemiştim ( öyle hatırlıyorum ) fakat bankanın o şubesi bu konuda yetkili olduklarının farkında değillerdi, yönetmelikleri bulup çıkarıp gitmeme rağmen ilgilenmediler, bende artık bu işi bu bankayla yapamayacağımı düşündüm.” Sizce benim odağım dışsal mı ? Yani lider tavrıyla davranmadım mı ? diye sordu. Bu duruma nasıl yaklaşılması

  • Boğaziçi Üniversitesi'nde dersimi alan bir öğrenci geldi ve podcast’i dinliyorum ve bir takım şeyler uygulamaya başlıyorum dedi. Ulaştığı sonuç şu ki; değişmeyeceğini düşündüğü bir takım şeylerle ilgili şunu farketmiş, hep onların daha iyiye gitmesini bekliyormuş ve bir eyleme geçmiyormuş. Şimdi kendisi bir takım şeyler düşünüp bir takım stratejiler geliştirip değişmesini istediği şeylerin değişmesi yönünde bir takım eylemlerde bulunuyor ve değiştiğini görüyormuş. Gerçekten podcastin yapmaya çalıştığı şeylerden birisi hatta özü bu.! Yani insanın karşısında izlediği bir sahne var ( hayat sahnesi ) bu hayat sahnesini pasif, boş gözlerle izlemesinden vazgeçirip, sahnede

  • Bir hikaye anlatarak başlamak istiyorum, kendi başımdan geçen bir hikaye. TÜBİTAK'ta çalıştığım bir dönemde başımdan geçen bana ilham veren bir olay, biliyorsunuz sezgi karşıtı düşünceleri  seviyorum. Karmaşık durumlarda bu düşünce modellerinin işe yaradığını düşünüyorum. Eğitici eğitimi yapıyorduk, eğitmenlerin yetiştirildiği bir eğitim. Eğitmen arkadaşımla beraberdik o anlatıyordu bende dinleyici olarak oradaydım ve katılımcılardan bir annenin iki çocuğu ile gelmişti sınıfta ise yaklaşık 25-30 tane de katılımcı vardı ve o iki çocuk birbirini sınıf içerisinde yüksek sesle kızılderili çığlıklarıyla kovalamaya başladılar. Yaklaşık 1,5 saat boyunca annede bir şey yapmadı, katılımcılar da bir şey

  • Harward ın programında bize öğretilen bir çerçeve vardı POCD çerçevesi. Yani baş harflerinden People Opportunity Context Deal. İnsanlar, fırsat, bağlam ve anlaşma diye açımlayabiliriz. Bir girişimin başarılı olması için o girişimi kuran insanlar arasında iyi bir etkileşim olması gerekiyor, o girişimin ekosistemi içerisinde bulunan tedarikçilerle ilişkilerin yine iyi olması gerekiyor. Daha önce bir girişimcinin vakasını anlatmıştım, kendi çocuğuna bakarken oyuncakları sağa sola saçıldığı için sürekli onları vermek ihtiyacı hissettiğini söylemişti sonra da bunu bir fırsat olarak görüp; acaba ben çocuğun üzerinde şöyle oyuncakları sarkıtan bir mekanizma kullansam bu işe yarar mı diye

  • Photo by Guillaume de Germain on Unsplash Bir startup sahibini bekleyen büyük tehlikelerden biri de kendisiyle işi arasındaki sınırın ortadan kalkmasıdır. Bir startup başlangıç aşamasında hesaplı hareket eder, masrafları düşük tutmaya çalışır, bu nedenle de kurucular hemen hemen her işi kendileri yaparlar. Eğer bu çalışma şekli çok uzun sürerse sürdürülebilirlik ve ölçeklendirme sıkıntıları oluşur. Startup Sahibi ile Freelance Çalışan Arasındaki Fark Seth Godin’in freelance çalışan kişi ile startup sahibi arasındaki farkla ilgili yaptığı tarif zihin açıcı. Freelance çalışan kişi kendi zamanını paraya dönüştürmeye çalışır, girişimci ise kendinden büyük bir şey ortaya çıkarmaya çalışır. Başarılı girişimcinin kurduğu

  • Photo by Vicko Mozara on Unsplash Sezgi karşıtı fikirleri çok severim. Bunu HerGünÖğren videolarında da çok dile getiriyorum. Nedir sezgi karşıtı? Bir örnekle anlatayım. Birkaç sene önce yüzme dersleri almaya başladım. Başlangıçtaki düşüncem şuydu: “Amaaan nedir ki yani, bir ayda gider öğrenirim. Sonra da mis gibi yüzerim.” Birinci ders sonrası bu düşünce yerini şuna bıraktı: “Oha! Yok artık, yüzme bu kadar zor olamaz herhalde.” Gerçekten çok ilginç bir spor yüzme. İnsanın duygularının, düşüncelerinin, fiziksel hareketlerinin iç içe geçtiği karmaşık bir süreç. Tüm bunlara bir de yabancı bir ortamda (su) bulunmanızı ekleyince işler iyice karışıyor. Yüzme

  • Photo by Nathan Dumlao on Unsplash Geçenlerde Kadıköy’de kahve içecek bir yer ararken her yerin tıklım tıklım olduğunu gördüm. Biraz yazıp çizmek istediğim için aşırı kalabalık tercih etmediğim bir günümdeydim. Biraz dolaştıktan sonra gözüme biraz daha boş bir kafe takıldı. Kafeye yaklaştım. Kafe girişinde ellerini göğüslerinde kavuşturmuş iki garson girişin iki yanında duruyordu. Sanırsın kale girişinde nöbet tutuyorlar. Yahu siz hiç farkında değil misiniz? Yanı başınızda tıklım tıklım kafeler var ve kafeyi işletenler neredeyse görünmez olmaya çalışıyorlar. Bir yandan görünmez olma başarısını gösterirken, bir yandan da ihtiyaç duyulduğu anda şişeden çıkan cin gibi yanı

  • Photo by Natalia Y on Unsplash Kafası net insanlarla pek anlaşamam. Hayatın kafa netliği kaldıracak basitlikte olduğunu düşünmüyorum. Kafa karışıklığı iyidir. Bir alıntı: “A ‘startup’ is a company that is confused about three things: (1.) What its product is. (2.) Who its customers are. (3.) How to make money.” – Dave McClure, 500Startups co-founder “Bir ‘startup’ üç şey hakkında kafası karışık olan şirkettir: (1.) Ürününün ne olduğu. (2.) Müşterilerinin kimler olduğu. (3.) Nasıl para kazanacağı.” Baya kafa karışıklığı içeren bir tablo değil mi? O zaman güzel bir noktadayız. Bu kafa karışıklığından bizi kurtaracak eylemlerden biri pivot etmek. Nedir

  • Photo by Mehdi Genest on Unsplash Takip ettiğim ve çok beğendiğim senaryo kuramcısı Robert Mckee ‘ye bir röportajında sunucu bir soru sorar: “Sürekli senaryo eğitim seminerleri veriyorsunuz, binlerce senarist adayıyla karşılaşıyorsunuz. Hangileri başarılı olacak anlayabiliyor musunuz?” Videoya link veremiyorum çünkü nerede izlediğimi hatırlamıyorum. Aklımda kaldığı haliyle yazıyorum zaten. Bu arada çoğu zaman aklımda kalan hali asıl halinden daha güzel oluyor 🙂 Robert Mckee biraz huysuz biri, ama sevimli bir huysuzluğu var. Hatta izlediğim videolarından birinde Steven Spielberg için “Harika bir hikaye anlatıcısı ama anlatacak doğru dürüst hikayesi yok.” gibi kavgada söylenmeyecek bir şey söylemişti. Neyse

  • Biraz hatırlayalım bu güzel çizgi filmi. [pexyoutube pex_attr_src="https://www.youtube.com/watch?v=j8eP0ntOJ1U" pex_attr_width="1080"][/pexyoutube] Coyote ve Road Runner evrenini tasarlarken Chuck Jones 9 tane kural koyar. Kurduğu çizgi film evreninde bu kuralları yıkmayacaktır. Kurallar kısıtlayıcı olmaktan çok ilham verici. Yaratıcılık söz konusu olduğunda kısıtların ilham verici olduğunu biliyoruz. Daha sonra bununla ilgili bir yazı yazmayı planlıyorum. Startup evreni için de geçerli bir kural var. 3 Nolu Kural: Rule 3: The Coyote could stop anytime—if he were not a fanatic (repeat: “a fanatic is one who redoubles his effort when he has forgotten his aim.” – George Santayana Kural 3: Coyote

  • Photo by Slava Bowman on Unsplash Ortega Y Gasset’nin bir makalesinde rastladığım örnek çok hoşuma gider. Gasset’nin görünen ile hakikat arasındaki ilişkiyi anlatmak için kullandığı örneği aklımda kaldığı haliyle anlatayım. Diyelim ki bahçenizde oturuyorsunuz ve güneşi seyrediyorsunuz. Ne görürsünüz? Güneş önce bir yerdedir… sonra başka bir yerde… biraz daha bekleyince başka bir yerde. Bu tabloya bakan biri ne düşünür? “Güneş hareket ediyor.” diye düşünür. Binlerce yıl insanlar bu tabloya bakarak bunu düşündüler. Zaten bunun aksini düşünmek için de bir sebep yok. Peki ne oldu da birileri acaba güneş mi hareket ediyor yoksa dünya mı

  • [caption id="attachment_2765" align="alignnone" width="300"] Gusto kalite artırır.[/caption] Photo by fireskystudios.com on Unsplash Guston varsa uygun fiyatlı ama kaliteli çıktılara sahip olabilirsin. Hemen kendimden bir örnek vereyim. Grafik tasarım konusunda gusto sahibiyimdir. Bu konuda özel bir eğitim almadım ama gördüğümde “iyi bir iş” ile “kötü bir iş” arasında ayrım yapabilirim. Bazı hatalar sezgisel olarak beni rahatsız eder. Çok iyi bir grafik tasarım gördüğümde keyif alırım. Gusto Ne İşe Yarar? İyi grafik tasarımcı haklı olarak yüksek maliyet oluşturur. Bütçe varsa ne güzel. En iyisi bu alanda çalışan insanlara işi teslim etmek. Bütçe yoksa gustom sayesinde bu alanda kendini geliştirmeye çalışan

  • Photo by Paul Skorupskas on Unsplash Denetim odağınız içerde mi dışarda mı? Eğer içerdeyse en önemli liderlik ilkesine sahipsiniz demektir. Peki denetim odağının içerde veya dışarda olması ne demek? Bunu bir örnekle basitçe anlatmak mümkün. Diyelim ki bir ürününüz var ve pazarlamasının yapılmasını istiyorsunuz. Bir ekip kurup başına da birini getiriyorsunuz. Altı ay süre ve belirli bir bütçe veriyorsunuz. Altı ay sonra pazarlama projesi batıyor. Sonuçlar çok kötü. Ekibi yöneten kişiye soruyorsunuz: “Neden bu kadar kötü sonuçlar aldık?” Eğer yönetici size şöyle şeyler söylüyorsa: “Ekibin motivasyonu düşüktü.”, “Bütçemiz yeterli değildi.” ve “Ürünün pazara uygun olduğunu

  • Photo by rawpixel.com on Unsplash 1. En Önemli Satın Alma Karar Kriteri Hiçbir Zaman Fiyat Değildir Ürün veya hizmetinizin fiyatı hakkında şikayet alıyorsanız çoğunlukla bu karşı tarafa değeri iyi ifade etmediğinize işaret eder. Fiyat indirmek yerine neden değerin anlaşılmadığı meselesi üzerine odaklanın. Yardımcı Olacak Sorular: Karşı tarafa ifade etmediğim bir değer var mı? Kendime maliyet oluşturmadan teklife başka hangi değeri ekleyebilirim? Ürünün ayırdedici özelliğini iyi ifade ettik mi? İhtiyacı tam olarak anladık mı? Asıl değeri rafine hale getirmek yerine kafa karıştırıyor olabilir miyiz? Karşı tarafın farkında olmadığı bir değer var mı? Bizim farkında olmadığımız ama ürettiğimiz

  • Geçen hafta "Girişimci Kafası" ile bir video röportaj yaptık. Videoda girişimci olmak isteyen birine önereceğim en önemli 10 kitabı listeleyeceğim sözünü verdim. Şimdi o sözü tutmak üzere yazıyorum. Okumak dünyanın kaldıraç gücü en yüksek eylemlerinden biri. HerGünÖğren 'i kurduktan sonra Ozan Dağdeviren 'le birlikte başka Startup fikirleri de geliştirmeye devam ediyoruz. Bazı durumlarda ekibe birilerini eklemek gerekirse okuma listesi veriyoruz 🙂

  • Photo by Giorgio Parravicini on Unsplash Bazı durumlarda parça parça kavradığımız bir gerçeği net bir tabloda görürüz ve birden aydınlanırız. Peter Thiel’in tekrar tekrar okuduğum “Zero to One Notes on Start-Ups, or How to Build the Future” kitabında çizdiği tablo bende bu etkiyi yapmıştı.     1$ - Viral pazarlama Bu alanda çok sayıda insana etkili bir şekilde ulaşmanız gerekiyor. Zorluklar: Yaratıcı viral pazarlama yapmak Dikkat ekonomisi Herkes rakip 100$ - Pazarlama Bu alanda etkili reklam ve pazarlama gerekli. Zorluklar: Büyük reklam bütçeleri gerekiyor Bir startup için geri dönüş yavaş 10.000$ - 100.000$ - Satış Bu aralıkta iyi bir satış ekibi ve iyi bir satış süreciyle geniş bir müşteri

  • [caption id="attachment_2758" align="alignnone" width="300"] Karar Kalitesi[/caption] Photo by Caitlin Oriel on Unsplash HerGünÖğren’in kuruluş aşamasından itibaren en çok dikkat ettiğimiz noktalardan biri “karar kalitesi” oldu. Kaliteli kararlar almak çok önemli bir kaldıraç. Karar kalitesini arttırmaya çalışırken operasyondan ödün vermemek gerekiyor. Bu noktada kalite ile çeviklik arasındaki dengeye dikkat etmek gerekiyor. Karar Süzgeci Bir girişimi hayat geçirirken alınabilecek kararlar neredeyse sınırsız. Bu kararları alt alta yazmak bile insanı felç edebilir. Bu nedenle bir karar süzgeci kullanmak işleri kolaylaştırıyor. Neleri yapacağına karar vermeden önce neleri yapmayacağına karar vermek gerekiyor. Bizim karar süzgecimizde dört filtre vardı: Fazlandırma, odaklanma, hız, değerler. Fazlandırma Sürekli

  • Photo by chuttersnap on Unsplash Peter Thiel “Zero to One Notes on Start-Ups, or How to Build the Future” kitabında çok zihin açan bir tespit yapar ve dağıtımın küçük işletmeler için gizli darboğaz olduğunu söyler. Nedir dağıtım? Ürettiğiniz değeri ve markanızı müşterilerinize ulaştırma yollarınızdır. Dağıtım yoksa siz de yoksunuz 🙂 Blake Masters’ın derlediği Peter Thiel’in CS183 Startup dersi notlarında da Thiel dağıtımı insanların en zor anladığı şey ilan eder. Thiel dersinde sezgisel olarak iyi bir ürünün satacağına inandığımızı ama bunun gerçeğin tam aksi olduğunu söyler. Beni tanıyanlar sezgi karşıtı fikirlere ne kadar değer verdiğimi bilirler. Ne

  • Photo by Tyler B on Unsplash Dijital pazarlama üstadı (bu alandaki sezgilerine çok güvenirim), Pub Story kurucu ortaklarından çok sevdiğim Bora Öğünç’e bir konuda fikir sorarken muhabbet arasında şöyle bir şey söyledi: “Mesela ben Photoshop kullanıyorum, bir şeyler biliyorum ve bazı durumlarda kendi işimi görmek için programı kullanıyorum

  •   Photo by Ian Schneider on Unsplash Kullanıcıların sevecekleri bir yazılım tasarlama üzerine “Kevin Hale”in yaptığı bir sunumu çok beğenirim. Sunumda Kevin Hale güzel bir benzetme yapar ve “Kullanıcıyı ürününüzü kullanmaya ikna etme aşaması ilişkilerde flört dönemine benzer” der. Biriyle ilk buluşmanızı düşünün. İlk buluşmada karşıdaki kişi yemek sırasında burnunu karıştırırsa iyi bir ilk izlenim edinmezsiniz herhalde. 20 yıllık evliliği düşünelim bir de. Kocası arka bahçede kazmayla kazarak altın aramaya başlayan bir kadın - Kevin Hale örneğini kendi kültüründen veriyor… bizim kültürümüze uygun bir örnek, İstanbul’da arka bahçesinde inek beslemeye başlayan bir koca olurdu herhalde

  • Photo by Evan Kirby on Unsplash İnovasyon tiplerini bilmek ilham almak açısından önemli. Bireyler veya kurumlar inovasyon tiplerindeki başarılı örnekleri takip ederek inovasyon yapma şanslarını arttırabilirler. Sadece ürün inovasyonuna odaklanmamak lazım. "Ten Types of Innovation" kitabından inovasyonun 10 tipi: Kar modeli: Para kazanma biçiminiz. Network: Değer oluşturmak için başkalarıyla kurulan bağlantılar. Yapı: Yeteneklerinizin ve varlıklarınızın hizalanması. Süreç: İşinizi yapmanın daha iyi yolları. Ürün performansı: Ayırdedici özellik ve fonksiyon. Ürün sistemi: Tamamlayıcı ürün ve sistemler. Servis: Ürününüzün etrafında bulunan destek ve yan ürünler. Kanal: Ürün veya hizmetiniz kullanıcılar ile nasıl buluşuyor. Marka: Ürün veya hizmetlerinizin

  • Photo by Gauravdeep Singh Bansal on Unsplash Neyi istediğimizi biliyorsak, isteğimize ulaşmak için bir “Stratejik Plan” oluşturmak nispeten kolay. Peki ya neyi isteyebileceğimizi bilmiyorsak? Bir şeyin imkansız olduğunu iddia etmek çok zordur. Ancak çoğu zaman kendimiz için bazı şeylerin imkansız olduğunu düşünürüz. Bizi bu düşünceye iten geçmiş deneyimlerimiz, şu anda etrafımızda aktüel olanlar ve varsaydığımız imkanlardır. Yetişkinlerle yaptığım bir atölye çalışması sırasında bir katılımcıya sormuştum: “Mesela sizin ilerde bir özel üniversite açamayacağınızı kim iddia edebilir?” Hiç kimse demesini bekliyordum. Zaten hiç kimse diyecekti ve ben de sözüme devam edecektim. Ancak ilginç bir şey oldu. Katılımcı: “Ben

  •   Photo by Rob Curran on Unsplash Daha önce farklı biçimlerde fark ettiğim bir ilkenin daha berrak haliyle karşılaşıyorum bazı durumlarda. İnsanlarla bir fikri paylaşırken de benzeri bir durumu yaşıyorum… Aynı fikrin bir biçimi hiç bir ilgi uyandırmazken bir başka hali aydınlanma sağlayabiliyor. Bu nedenle bir eğitimci olarak güçlü bir fikrin farklı türde insanları harekete geçirecek hallerini repertuvarımda bulundurmaya çalışıyorum. “Oransal düşünme” de böyle bir fikir. Bu ifadeye Buffer’ın kurucu ortağı ve CEO’su Joel Gascoigne’nin blogunda rastladım. Joel “Her şeyin belirli oranlarda gerçekleştiği fikrini tamamen kavramam zor oldu, ama bunun kavranmasını süper önemli buluyorum” diyor. Bu

  • Photo by Maria Angelova on Unsplash Bu kadar çok çay içilen ülkemizde neden bu kadar kötü çay demlendiği üzerine çok düşündüm. Bu kadar çok insanın hayatını etkileyen, bu kadar hayatımızın içinde olan bir şeyin, bu kadar insanı atlatıp kalitesiz olarak yoluna devam edebilmesi ilginç. Daha iyi çayı hak etmediğimizi düşünmüyorum, sadece kalitesiz çayın, birlikte daha iyi yaşamakla ilgili becerimize dair sıkıntıların tezahürlerinden biri olduğunu düşünüyorum. Nasıl daha kaliteli bir çaya ulaşırsınız? Daha iyi çay içmek gibi bir derdiniz olur. Çay üzerine düşünmeye ve soru sormaya başlarsınız. Neler var çayla ilgili? Su, çay yaprakları, sıcaklık, içinde çayı demlediğimiz şey,

  • Photo by Pim Chu on Unsplash Çalışan memnuniyeti sağlamak önemli. İlerde bu konuyu ele almak istiyordum. Blog yazılarını takip eden bir okuyucunun sorusu beni bu konuyu öne alma konusunda motive etti. Kısa vadede çalışan memnuniyeti sağlamadan, sadece muhteşem bir ürün veya hizmetiniz olduğu için de yol alabilirsiniz, ancak uzun vadede çalışanın mutlu olmadığı bir yerde tüm göstergeler yavaşça düşecektir. Çalışan memnuniyeti konusuna bir başlangıç yapalım o halde. Bu konuda son dönem yazılmış Daniel H. Pink’in Drive kitabı bize güzel ipuçları veriyor. Pink’in diğer kitaplarını da çok seven biri olarak bu kitaptan da oldukça faydalandım.

  •   Photo by Gemma Evans on Unsplash İnovatif bir fikri hayata geçirmeye çalışıyorsanız kimseye çok fazla güvenmeyin. Özellikle otoriter bir pozisyona sahip kişi ve kurumlara kendilerinde bulunmayan bir değer atfedebiliyoruz. Belirli noktalarda kimsenin öyle ahım şahım bir şey bildiği yok ha!   Koca NASA değil mi? Koca NASA… Ay’a insan gönderip geri getirmiş NASA… Eee n’oldu, şimdi?

  • Photo by @zekedrone on Unsplash Kısıtlar yaratıcılığı ateşler. Kısıtları güzel bir şey olarak görme becerisi hepimiz için çok önemli. Daha önce de bahsettiğim  “A Beautiful Constraint: How To Transform Your Limitations Into Advantages, and Why It’s Everyone’s Business” , Adam Morgan kısıtlar karşısında 4 temel aşama/tutum olduğunu söylüyor: Kurban aşaması: İstediğim şeyi hayata geçiremeyeceğim duygusu hakimdir. Kişi bir kısıtla veya engelle karşılaştığında pes etmeye çok yatkındır. Hayatta herkes ve her şey ona karşıdır. Nötrleştirme aşaması: Çok istiyorum, bu kısıtın etrafından nasıl dolaşabilirim yaklaşımı. Kişi kısıtın etkisini azaltmaya çalışır. Uyumlu dönüştürücü aşaması: Kişi bu aşamada hareket ediyorsa “Kısıtı

  • Photo by Hans-Peter Gauster on Unsplash Kompleksite bilimi üzerine çalışan Brenda Zimmerman ve Sholom Glouberman üç tür problem ayrımı yapıyor: Basit, karmaşık ve kompleks. Basit problemleri çözmek için basit teknikler geliştirmek mümkün. Bu teknikler yemek tariflerine benzeyen tekniklerle çözülebiliyor. Bir kere tekniği iyileştirince öngörülebilir bir şekilde problemi çözebiliyorsunuz. Karmaşık problemler için verdikleri örnek aya roket göndermek. Bu tür bir problemi daha küçük parçalarına ayırarak çözmeye çalışabiliyoruz. Çoğunlukla basitçe uygulayabileceğimiz teknikler yok ve problemi çözmek için çok sayıda insanın koordineli bir şekilde çalışması gerekiyor. Kompleks problemlere verdikleri örnek çocuk yetiştirmek. Her çocuk eşsiz. Bir çocuğu yetiştirirken geliştirdiğiniz teknikler

  • Photo by Giuseppe Murabito on Unsplash En tehlikeli küçük hesaplarıdan biri: “Ben şu kadar iş yaptım, o da yapsın bana ne bana ne”. Bir startup’ta işler kapışılmıyorsa sıkıntı var demektir. Aman dikkat bireysel olarak yapılan işlerin hesabını tutmaya başlamak büyük tehlike. Bir kere bir startup’ta bireylerin yaptığı katkıları teraziye koymak çok zor. Zaten birbirimizi tamamladığımız, birbirimize değer kattığımız için birlikte bu güçlüğü sırtlamışız, bu anlayışı korumak gerekir. Peki ne yapmak lazım? Her küçük hesabın bir de büyüğü var. Hesapsız olmak da mantıklı değil. Baştaki örnekten devam edecek olursak, hesabı başta yapıp kaytaran, başkalarına iş yıkan insanlarla

  • Photo by Dawid Zawiła on Unsplash Bir startup’ı bekleyen önemli tehlikelerden biri kültür aşınması. Peter Drucker “Culture eats strategy for breakfast” (Kültür stratejiyi kahvaltı niyetine yer) demiş

  • Photo by Nathan Dumlao on Unsplash İyi bir yöneticinin asıl görevlerinden biri çalışanların yeteneklerini performansa dönüştürmek. Yapılan araştırmalar çalışanların zayıf yanlarına odaklanıp onları geliştirmek yerine, güçlü yanlarını kullanmanın daha iyi sonuç verdiğini gösteriyor. Herkesin güçlü yanları var. Önemli olan bu güçlü yanları keşfetmek ve performansa dönüştürmek. Bana çok sorulan sorulardan biri bu: “Ekibimin motivasyonunu nasıl arttırırım?” Doğru kariyer seçimiyle ilgili çok faydalı bilgilerin yer aldığı 80000hours sitesinde 60 araştırmadan derlenen sonuçlara göre çalışanların motivasyonu şu 4 madde gerçekleştiğinde artıyor: İşini nasıl yapacağı konusunda özgürlük Başlama ve bitiş tarihi belirlenmiş net görevler Verilen

  • Photo by Casey Horner on Unsplash   Hakan Akben’in bir yazısında gördüğüm Seth Godin’in Dip kitabını okumaya başladım. Hemen bir güçlü fikir paylaşayım. Dünyanın En İyisi Olacakken Vazgeçmenizin Muhtemel Yedi Nedeni Zamanınız tükenir (ve vazgeçersiniz). Paranız biter (ve vazgeçersiniz). Korkarsınız (ve vazgeçersiniz). Çok ciddiye almazsınız (ve vazgeçersiniz). İlginizi veya coşkunuzu kaybedersiniz veya vasat olmaya razı gelirsiniz (ve vazgeçersiniz). Uzun vade yerine kısa vadeye odaklanırsınız (ve vazgeçersiniz). Dünyanın en iyisi olacağınız alanı yanlış seçersiniz, çünkü yeteneğiniz yoktur (ve vazgeçersiniz). Seven Reasons You Might Fail to Become the Best in the World You run out of time (and quit). You run out of money (and quit). You get scared (and

  • Photo by Anurag Harishchandrakar on Unsplash Cevap çok kısa: Hemen! Açıklaması biraz daha uzun, yani en azından benim açıklamam biraz uzun. Önce çok güzel bir alıntım var: Eğer 12 yaşından beri hiç çizim yapmadıysanız, 12 yaşındaymışsınız gibi çizeceksiniz. Resmen hokus pokus! Kendi zaman makineniz varmış gibi. Ancak artık koca bir vücudunuz var ve çiziminizi eleştiren herkesi yumruklayabiliyorsunuz. Simon Heath If you haven't really drawn since you were 12 you'll draw like you did when you were 12. That's magical. It's like having a time machine. But this time you have an adult-sized body and can punch anyone who criticises

  • Photo by Paul on Unsplash Kaldıraç yaklaşımı ilham verici. Nedir kaldıraç? Uyguladığınız kuvvetten daha büyük bir ağırlığı kaldırmanızı sağlayan düzenektir. Bir startup yönetirken kullanabileceğiniz kaldıraçları keşfetmek çok önemli. Yani öyle eylemler yapacaksınız ki eylemin kendisinden çok daha büyük bir çıktı elde edeceksiniz. Var mı böyle eylemler? Ohooo, istemediğiniz kadar. İyi bir kaldıraç bulmanın en basit yolu kaliteli sorular bulmak. Soru kalitesi bir yandan eylemlerimizin de kalitesini belirliyor. Kompleks problemler çözme konusunda sizden daha deneyimli birine fikir sorduğunuzda ilk fark ettiğiniz şey şu olur: Sizin sorduğunuza benzemeyen sorular sorar. Ya da etkisi çok güçlü ama görünüşte

  • Photo by Dan Gold on Unsplash "Köpeklere Fısıldayan Adam" bir dönem keyifle takip ettiğim bir programdı. Bir köpek eğitimi uzmanı olan Cesar Milan, programda köpekleriyle sorun yaşayan insanlara yardımcı olmaya çalışıyordu. Bölümlerden birinde Hong Kong'da "Köpek Kafe"si olan bir adam vardı. Adam Cesar'a heyecanla derdini anlattı: "Başım büyük dertte (köpeğini işaret ederek) kimseyi içeri sokmuyor. Kafeye gelen köpeklere ve sahiplerine havlıyor. Çok sorunlu bir hayvan. Lütfen bana yardım edin, yoksa kafeyi kapatmam gerekecek." Cesar bir süre köpekteki sorunu tespit etmek için çalıştı. Meseleyi anlamaya uğraştı. Bir süre de adamdan köpeği gezdirmesini rica etti. Belirlir bir

  • Photo by Thought Catalog on Unsplash Mike Flint, Buffett’in özel pilotu. Bir gün Buffett pilotuna önceliklendirme öğretmeye karar veriyor. Bunun için 3 adım öneriyor. Birinci Adım: Buffett Flint’ten 25 kariyer hedefini listelemesini istiyor. Flint listeliyor. İkinci Adım: Sonra Buffett Flint’in listesini gözden geçirmesini ve en önemli bulduğu 5 tanesini işaretlemesini istiyor. Flint işaretliyor. Üçüncü Adım: Flint’in A listesinde en önemli 5 hedef var. B listesinde ise işaretlemediği 20 hedef var. Ne güzel değil mi? Artık Flint en önemli 5 hedefine odaklanıp çalışmaya başlayabilir. Flint de zaten öyle yapacağını söylüyor. Bu noktada kalsa sıkıcı ve öngörülebilir bir hikaye olurdu. Elbette bu noktada

  • Photo by Marcos Silveira on Unsplash HerGünÖğren “Verimli Çalışma ve Zaman Yönetimi” serisinin çekimleri bitti. Yine 30’a yakın kitabı taradık ve 20’den fazla kitabı okuduk. Okumalar sonrası serinin öne çıkan eylemlerinden biri “önceliklendirme” oldu. Literatürde bu konuda bir söz birliği var